top of page

Savaş ve Dünya

Her savaşla dünyadan yükselen onca acının, şiddetin, soykırımın, talanın yağmanın ve
insanlar arasındaki “düzen” denilen, iktidar salyalarının buharlaşan her bir durumuna tanıklık
eder bulutlar. Camus’nün de dediği gibi onca acı bulutuyla sarmalanan şu dünyada, her geçen
gün biraz daha zorlaşıyor nefes almak. Bir balık gibi takıldığı ağlarda çırpınıp durmaktadır, insan.

Çocukluğumuzdan belleğimize kazınan anıların, neredeyse tümünün, savaşa dair olduğu
gerçeğine tosladığımız gün, kafamızdaki sorulara boğulup yenilmektense, ellerimizle tutabileceğimiz bir güç aramaya başladık. Kim ne derse desin bu gücün sanatın içindeki potansiyel ve sanatçının değdiği her maddeye yüklediği anlamla ancak çözümlenebileceğine inanıyoruz. Her ne kadar sanat ve savaş arasındaki ilişki çelişkili bir durum ortaya koysa da, bu dünya için “doğru”nun sanatın atmosferindeki eleştiri dikenlerinde olduğu kanısındayız. Bir yana yanlışı bir yana da doğruyu koyduğumuz zaman, dengenin hangisinden yana olduğukonusu tartışılmazdır. Nedense dünya hep yanlıştan yana bir yol izlemiş gibidir... Yoksa savaşı isteyenlerin/destekleyenlerin zihinlerindeki ‘dünya sanrısı’nın varlığını mı göremiyoruz “barış çığlıkları” atan bizler?!

Yola çıktık ve işte Toby Clark’ın sorusunda buluştuk: Bir Savaş Nasıl Hatırlanmalıdır?

Bundan sonraki yolculukta acı şehirlerine uzanmak ve dünyanın harabelerinin/duvar kalıntılarının/Yeşil Hat’ın (Lokmacı Barikatı) arasından UMUT çiçeklerine bir damla su olma kararlılığındayız.

Bu sergi, ne bir sloganın, ne bir iktidarın “simgesi” olmayı, ne de büyük vaatlerin “misk-i amber” çukurunda ederi maddiyatla ölçülmeyi kabul ediyor. Bu sergi aksine enkaz halindeki arka bahçelerin temeline silahları gömerek, “barış, biraz daha barış” diyebilme cesaretiyle karşınıza çıkıyor.

Belki o zaman dünya, bir avuç sanatçının yaratılarıyla elini eteğini savaştan çekip sükûnet ve dinginliğin huzuruna erişir.

Evet, “Bir Savaş Nasıl Hatırlanmalıdır?” sorusuyla başladık. Farkındayız ki “düzen” bizim dışımızda kendi makinesiyle sırtımıza soğuk soğuk naralarını üflemekte... İsteğimiz, güncel sanatın belleğinin dünya ikonlarının önüne geçerek “Barış” sözcüğünü acı bulutlarına bırakması...

Hayalet Şehir’deki “son akşam yemeğinde” buluşmak dileğiyle...

Dilek K. Şener - Ekin Kılıç
(Ankara, Mart 2015)

bottom of page